top of page

HEDEF: KAYIP SOY

M.Ö. 8000…

Yerli halkın Akpiyad diye adlandırıldığı küçük adada güneş yükselmeye başlamıştı. Bu halk kendilerine de Akpiyadlı ya da Akpiyad’da yaşayan anlamına gelen ‘Akpiyos’ diyordu. Akpiyoslar yaşadıkları bu küçük adada kendilerini anakaradan soyutlamış bir şekilde yaşıyor olmalarına rağmen, teknoloji konusunda çağın çok ilerisinde oldukları söylenebilirdi. Ahşaptan yapmış oldukları alet edevat, belki bugün bile var olsalar çok kullanışlı olabilirdi. Ayrıca Akpiyoslar yarı çıplak giyiniyor ve boyunlarından aşağıya sarkan siyah bir pelerin takıyorlardı.

Akpiyad’ın taştan yapılmış evlerinden birinin önünde genç bir adam oturmuş, avuçlarını alnınadayamıştı; düşünceli ya da bir sıkıntısı olduğu her halinden belliydi.

“Esmal Nuday,” dedi başka bir adam, genç adamın yanına gelmişti. ‘Esmal’ Akpiyoslularınkullandığı dilde günaydınlaşmak veya selamlaşmak için kullanılan bir sözcüktü. Akpiyos dili yapıolarak Türkçeyi ve cümle dizimi olarak İngilizceyi andırsa da günümüzde var olan hiçbir dil Akpiyos dilinin devamı sayılmazdı.

“Esmal,” diye karşılık verdi Nuday, adama.

Nes roy rôknû neyites’il[1], endişeli görünüyorsun.”

Yanen, Evet…” Nuday’ın sözü evin içinden gelen bir kadın çığlığı ile kesildi. “G’otmu roy rozul Ozikin koj. Doğum onu çok zorluyor. Nep roy kirok Ozik am g’askij.  Sağ çıkamamasından korkuyorum.”

Aftak, c’ihrip Akpiyos re am lô nek re pay g’otmu. Ama hiçbir Akpiyos, doğum yaparken ölmez.”

Nep roy lip, Zip asedej re lô lôrûtlûker, aftak Zip s’imit Oziki at edzinekran. Biliyorum, sadece öldürülerek ölürüz; ama onu deniz kenarında bulmuştuk ve…”

Nuday… Rip rey koy s’abak s’idiyat up Akpiyad, reh idrek rey us. Nuday… Bu Akpiyad dışında başka bir yer yok, diğer her yer su.”

Nuday karşısındaki adama baktı. Sözlerine tam başlayacağı sırada evin içinden tekrar bir çığlık geldi; ama bu kez çığlık bir bebeğe aitti. Nuday sesi duyar duymaz evin içine girdi. Yaşlı bir kadın elinde bir bebek tutuyordu, karısı da yer yatağına benzer bir yerde yatıyordu.

Nes roy s’ay. Yaşıyorsun.” Nuday umudu tükenmişken karısının yaşıyor olmasına hayret içinde seviniyordu.

Karısı Nuday’ın elini tuttu ve gülümsedi. “Zipmi oluk. Bizim oğlumuz.”

Yanen. Evet.”

Kadın Nuday’ın elini çok sert sıkmaya başladı, yüzü acıyla buruştu ve çok daha büyük bir acıyla inlemeye başladı. Doğumu gerçekleştiren yaşlı kadın bebeği adama verdi ve tekrar kadınla ilgilenmeye başladı.

Kij s’idayir! Dışarı çık!”

Enloroy? Ne oluyor?”

Nep it et kij. Rip adah ebkep roy lek. Çık dedim. Bir bebek daha geliyor.”

Enanlis? Ne, nasıl?”

Adam boş gözlerle, inleyen karısına bir kez daha bakıp evden dışarıya çıktı.

Nep re betkirte nes. Tebrik ederim,” dedi hâlâ dışarıda bekleyen adam.

Rip adah ebkep lekroy. Bir bebek daha var.” Nuday hâlâ boş gözlerle bakıyordu.

İzikebkep. Oral re absihteli at ûyej Tuklas. İkiz bebekler. Yüce Tuklas’ta bundan bahsedilir.Ikpat re et rip net izikrel ekej egrit nos ni Akpiyad.  Akpiyad’ın sonunu getirecek olan ikizlerden biridir der kitap.”

Nep roy lip. Biliyorum.”

Zip emil rôks’û upun neyikas at mazna Nuday. En kısa zamanda bunu görüşmeliyiz Nuday.” Adam, Nuday’ı yalnız bırakırken Nuday onun arkasından tek bir kelime bile etmedi. Tekrar evinin önüne oturup başını avuçlarının arasına aldı.

Tuklas, Akpiyos halkının sahip olduğu deri üzerine yazılan, hikayelerden oluşan bir kitaptı. Daha o dönemlerde anakaradaki insanlar yazı nedir bilmezken Akpiyoslar günümüzdeki Latin harflerine benzer bir alfabe kullanıyordu. Tuklas’ın içinde yer alan bazı kehanetler vardı ve bu kehanetlerden biri de dünyaya gelecek ikiz çocuklardan birinin Akpiyad adasını yok edecek olmasıydı ve şimdiye kadar hiç kimse iki çocuk doğurmamıştı.

Nuday, içeriden gelen ikinci bebeğin sesini duyunca ayağa fırladı ve hemen eve girdi. Bu kez yaşlı kadının elinde öteki bebek vardı.

Im Nepmi akir atmam? Karım – iyi mi?”

Ozik it am abras. Başaramadı.”

Nuday hemen yerde yatan karısının yanına koştu ve başının yanında diz çöktü. Karısının yana sarkmış olan elini avucunun içine aldı ve yüzüne baktı. Kadının siyah saçlarını alnından geri doğru okşadı ve avucunun içindeki hareketsiz eli dudaklarına götürüp hafifçe öptü.

Ik ebkep it g’ot v Nesni akir it lô. Adah ninas roy eker emil ruknapte. İki bebek doğdu ve karın aramızdan ayrıldı. Birinin daha kurban edilmesi gerekiyor,” dedi yaşlı kadın.

Akpiyoslar hiçbir şekilde hastalanmazlar ve bu ecelleriyle ölmezlerdi. Yüzlerce yıl yaşayabilirlerdi; ama inançları gereği bir doğuma karşılık bir ölüm gerçekleşmeliydi. Bu ölüm de halkın en yaşlısının kurban edilmesiyle oluyordu. Bu en yaşlı kişilerden oluşan topluluğa ‘Daka’ derlerdi ve Dakaların her türlü ihtiyaçları karşılanır ve kurban edilecekleri güne kadar kral gibi yaşarlardı. Yine inançları gereği herkes bir gün Daka olur ve inandıkları tanrı olan Lahalabab’a kurban edilecekleri günü beklerlerdi.

Yaşlı kadın, çocuklarla ilgilenme görevini adama bırakıp odadan çıktı. Nuday şimdi karısı olmadan iki bebeğe bakmak zorundaydı ve bu durum Akpiyad’da şimdiye kadar hiç yaşanmamış bir durumdu, çünkü hiçbir Akpiyos böyle bir durumda ölemezdi.

Nuday, evinin arka bahçesinde açtığı bir mezara karısını gömdü. Artık sıradaki görev, yeni doğan çocuklarının Daka kanı ile kutsanmasıydı. Bunu gerçekleştirmek için de Dakaların olduğu tapınağa doğru yola çıktı.

Im Izikoc’kujral? İkiz çocuklar mı?”dedi tapınaktaki yaşlılardan biri.

Yanen. Evet.”

Etkemik rakit rehyes ekej s’abal s’aynayam natilinaral at Tuklas. Ripi net izikrel ekej te koy upari. Demek ki artık Tuklas’ta anlatılanlar yaşanmaya başlayacak. İkizlerden biri burayı yok edecek.”dedi bir başka Daka.

Nuday sadece adamlara bakıyordu. İki kolunda tuttuğu sarmalanmış bebekler ise sessizce duruyordu.

Lômû nin akir habtesline rip loyarit at Tuklas et, Nuday. Karının ölümü de Tuklas’ta bahsedilen bir olaydır, Nuday. Ozik it lek net s’itni at Akpiyad rip rey. Etkemik rav ripireli ayas’nay et ôyetis ni usral. O, Akpiyad dışında bir yerden geldi. Demek ki suların ötesinde de yaşayan birileri var,” dedi ilk konuşan yaşlı. “Inij g’asnal nin nedekis nû ômûl v ni aymas, rip ni ripmiz roy eker ruknap teliyemis. Os’e mis’it nepmi isar. Upnûk Zip ekej regejs’elrit ôtner, aznam ûgs’en ravkitniyat ne ey etep.  Ölüm ve yaşamın dengesinin sağlanması için birimizin kurban edilmesi gerekiyor. Sıra bende. Bugün töreni gerçekleştireceğiz, güneş en tepeye vardığında.”

“Daka.”dedi Nuday ve selam verip tapınaktan ayrıldı.

Tapınağın dışı tamamen beyaz mermerden yapılmıştı. Kapının hemen önünde de yine mermerden yapılmış büyük bir tahtta oturan sakallı bir adama ait dev bir heykel bulunuyordu. Nuday bu heykelin önünden geçip tekrar evine doğru yola çıktı. Güneş en tepeye vardığında, yani öğlen, çocukları kutsanacaktı; ama adadaki herkes bu ikiz çocukların sorun yaratacağını biliyordu: İçlerinden bir tanesi Akpiyad’ın sonunu getirecekti.

Öğle güneşi en tepeye vardığında Nuday çocuklarını alıp törenin gerçekleştirileceği yerin yolunu tuttu. Adadaki tüm halk işlerini bırakmış, bir araya toplanmıştı. Törenin yapılacağı alanda dev bir piramit vardı ve halk da bu piramidin önünde duruyordu. Nuday kalabalığı yarıp yaşlı Daka’nın önünde durdu.

Zip it lek nat Lahalabab v roy ekirnôt a Ore. Nep roy efatte nekit inij ni aymas v nû ômûl.Lahalabab’tan geldik ve ona geri dönüyoruz. Yaşam ve ölümün dengesi için kendimi feda ediyorum,” dedi Daka ve piramidin ön kısmında bulunan sunağa uzandı. Nuday da çocuklarını adamın yanına yatırdı.

Nepmi oc’kujral… Inij Babil v Rodos  nak nin ne s’ayil Daka roy eger. Lahalabab raymit tenis Oreya at Orenun idrek ahtay. Çocuklarım… Babil ve Rodos için en yaşlı Daka’nın kanı gerekiyor. Lahalabab ona diğer hayatında yardım etsin.” Nuday, sunakta yatan yaşlı Daka’nın başucuna geldi ve havaya kaldırdığı eliyle bir şeyi sıkarmış gibi yaptı. Bunun etkisiyle yaşlı Daka ellerini boğazına attı ve dilini dışarıya çıkardı. Daka boğazı sıkılıyormuş gibi sesler çıkarıyordu. Kısa süre sonra da son nefesini verdi ve ağzından dışarıya kanlar boşaldı. Nuday, işaret ve orta parmağı ile adamın açık kalan gözlerini kapadı ve sakalından aşağıya süzülen kanları parmağı ile toplayıp çocuklarının alnına sürdü.

Mis’it Babil v Rodos it tukasin. Artık Babil ve Rodos kutsandı,” dedi çocuklarını Akpiyoslara göstererek.

Halktan alkışlar yükselirken diğer Dakalar ölen Daka’nın yanına geldiler. “Daka nekit efat tene rit Halikarnas. Kendini feda eden bu Daka Halikarnas’tır,” dedi yaşlılardan biri. “Yôsnelitik ikip at Tuklas, ripis net izikrel Zipmi ekej tekriye nos. Zip emil pay ripyes’rel inij nôyelkem upun. Inij zipmi Daka Halikarnas rip okaj altih, inij Babil rip okaj vec’iril iyel remremrel habej v inij Rodos rip vet yehlek inij misekelnis Zipmi ripkiletkilizim. Lebik o’se aznam Lahalabab re ayij Zipe v abs’ikral Zipi. Tuklas’ta bahsedildiği gibi, ikizlerden birisi sonumuzu getirecek. Bunu önlemek için bir şeyler yapmalıyız. Dakamız Halikarnas için büyük bir mezar, Babil için büyük mermerlerle donatılmış bereketli bir bahçe ve Rodos için de birlikteliğimizi simgelesin diye dev bir heykel. Belki o zaman Lahalabab bize acır ve bizi bağışlar.”

Halk bu öneriyi coşkuyla karşılamıştı. Sonuçta bir Daka’nın sözü çok değerliydi ve tanrılarına sunacakları bu hediyeler olayın kahramanlarıyla bağdaştırılarak af dilenecekti. Kalabalık evlerine dağılırken herkesin dilinde bu öneri vardı.

“Mantıklı söyledi.”

“Evet, bence de.”

Nuday bebekleriyle eve geldiğinde canı sıkkındı. Yine her zamanki gibi evinin önünde oturmuştu ve önündeki küçük bir taşı hiç dokunmadan zihin gücüyle hareket ettiriyordu. İşte bu da Akpiyoslara bahşedilmiş başka bir yetenekti. Nuday Halikarnas’ı da öldürürken bu özelliği kullanmış ve kurbana hiç elini sürmek zorunda kalmamıştı. Şimdi de bu yeteneği ile havaya kaldırdığı taşa odaklanmış, iki çocuğu ile ne yapacağını düşünüyordu

 

 


 

[1] Not: Akpiyosidil ile yazılan yazılar italik olarak verilmiştir, hemen ardından o cümlenin Türkçesi mevcuttur.  Bu dilde yazılanları okumamanız, hikâyenin akışına bir etki etmez.

 

  •  

  •  

TAKİP EDİN

  • Facebook - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle

© 2019 Invicta Yayınları

bottom of page